//
you're reading...
rapor, urban

Atatürk Kültür Merkezi Alanı Değerlendirme Raporu*

[Atatürk Kültür Merkezi Alanı'na ilişkin farklı devlet ve/veya yerel yönetim organları marifetiyle sürdürülen projelendirme niyet, yöntem ve süreçleri, gerçek anlamıyla tek bir sözcük ile ifade edilebilir: ikiyüzlülük. Devletin AOÇ alanına reva gördüğü talan siyasetinin, AKM alanı için de geçerli olduğu bir gerçek -- 2014 yılında AKM'ye ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın aracı olduğu, "marka kent, vizyon" söylemlerinin ardında da benzer bir ikiyüzlülüğü yakalamak olası]

[Atatürk Kültür Merkezi Alanı’na ilişkin farklı devlet ve/veya yerel yönetim organları marifetiyle sürdürülen projelendirme niyet, yöntem ve süreçleri, gerçek anlamıyla tek bir sözcük ile ifade edilebilir: ikiyüzlülük. Devletin AOÇ alanına reva gördüğü talan siyasetinin, AKM alanı için de geçerli olduğu bir gerçek — 2014 yılında AKM’ye ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın aracı olduğu, “marka kent, vizyon” söylemlerinin ardında da benzer bir ikiyüzlülüğü yakalamak olası]

Millî Komite’ye Ankara Büyükşehir Belediyesi aracılığı ile sunulan ve Atatürk Kültür Merkezi Alanı (AKM), Birinci ve İkinci Bölgeleri ile diğer 3 bölgeyi kapsayan kentsel plânlama ve mimarî tasarım kararlarına ilişkin değerlendirmemiz aşağıdaki gibidir:

1. Kente ilişkin plânlama kararları ile, bu kararlar doğrultusunda önerilen mimarî projelerin, kentin bütüncül fizikî niteliklerine, sosyal dokusuna ve kente merkezi ve/veya yerel idarelerce atfedilen yükümlülüklerle bağdaşık bir süreç içerisinde düşünülmesinde yarar vardır;

2. Bu bağlamda Ankara’nın, özgün niteliklerinin göz önüne getirilmesi bir gerekliliktir:

  • 13 Ekim 1923 yılında çıkarılan özel bir yasayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti olarak ilan edilen Ankara, “Türk Modernleşme Projesi”nin en önemli evrelerinden bir tanesidir ve gerek çağdaş kentleşme, gerekse Modern Mimarlık aracılığı ile çağdaşlaşabilmenin sosyal/kültürel/fiziksel boyutlarını başarıyla temsil etmektedir;
  • Bu anlamda, Başkent Ankara, çok önemli sosyal bir projedir; ancak daha da önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin evrensel kültür ortamlarına, sanat, mimarlık ve kentleşme aracılığı ile eklemlenerek, çağdaşlaşabilme sürecine ortak bir paydaş olabilmesinin de önemli bir siyasî aracıdır;
  • Bu anlamda Ankara, Cumhuriyet tarihimizin hem öznesi hem de nesnesi konumundadır. Diğer bir deyişle Başkent siyasî erkin merkezi ve onunla ilintili siyasanın mekanlaşması olarak görülmelidir;
  • Dolayısıyla, Başkent Ankara’ya kentsel ölçekli yapılacak her türlü plânlama ve mimari projelendirmenin yukarıda betimlediğimiz bağlamda değerlendirilmesi ve olası müdahalenin, Başkent Ankara’nın Cumhuriyet tarihi içerisindeki özel konumu çerçevesinde yapılması gerekir;
  • Daha da önemlisi, olası proje ve uygulamalar, yasal bir boşluğa izin vermeyecek biçimde tasarlanmalıdır. Devletin kurucusu sıfatıyla, Atatürk’ün adına atfedilen Atatürk Kültür Merkezi Alanı, 23.09.1980 tarihli özel yasayla (T.C. # 2302) Büyükşehir’in tasarrufu dışında tutularak, yasayla tanımlı katılımcılarından oluşan Millî Komite’nin erkine bırakılmıştır. Millî Komite’nin görevlendireceği alt komite ve teknik komiteler de, bu sürecin önemli unsurlarıdır;
  • AKM Alanı üzerindeki her türlü tasarruf Millî Komite’nindir ve Millî Komite dışında herhangi bir erkin/unsurun, yukarıda özetlediğimiz “amaca” ters düşecek biçimde, proje üretmesi/uygulaması/denetlemesi yasal değildir. AKM Alanı’nda plânlama ve mimarî proje elde edilmesi, T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yetkisindedir ve bu yetki kanun hükmüdür. Plânlama ve mimarî projelendirme süreç ve yöntemlerinin, yasada belirtilen kanun maddelerinde tanımlandığı şekliyle işletilmesi, yasal ve vicdani bir gerekliliktir;
  • Buna bağlı olarak, plânlama ve mimarî projelendirmenin “meşru” bir zemine taşınması, konuyla ilgili uzman unsurların (Üniversiteler, Meslek Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları) varlığı ile olasıdır. Özellikle kent ve mimarlık alanında, kamu yararına bilgi üreten meslek gruplarını dışlayan ve Başkent Ankara’nın özel konumuyla örtüşmeyen bireyci tutumların, meşru bir nitelik edinemeyeceği bir gerçektir;
  • AKM Alanı’na ilişkin tasarrufların, “proje” ve “beğeni” odaklı değerlendirmelerden soyutlanması gerekmektedir. Burada, herhangi bir projenin salt “estetik niteliğinden” çok, önerilerin kamu yararına katkısı öncelikli görülmelidir; dolayısıyla, tasarıların gerek Cumhuriyet ideolojisi, gerekse Başkent Ankara’ya (özellikle AKM Alanına) atfedilen ödevlerle bağdaşmasına dikkat edilmelidir;
  • Yukarıda değindiğimiz gibi, evrensel kültüre eklemlenebilmenin bir tür siyasî aracı olarak görülen Ankara ve AKM Alanı’nın, gereksinim duyulan kentsel ve mimarî programlara öncelik verilerek plânlanması/tasarlanması doğru olacaktır;
  • Bu anlamda, 1954 yılında yazılan belediye raporlarından başlayarak, 1971 ve 1972 yılında Ankara Metropoliten Alan Master Plân Bürosu raporlarında ve 1978 yıllı Belediye ve Metropoliten Büro ortak kararında yinelenen ve daha sonraları da, Millî Komite kararıyla “Ankara Kültür Aksı” (üst-program) olarak tanımlandığı biçimiyle, AKM Alanı salt “sanat ve kültür program ve yapılarıyla” donatılmalıdır.

3. Millî Komite kararı ile, beş (5) ayrı bölgeye ayrılan ve her bir bölgesi için farklı kentsel ve mimarî programlar öngörülen AKM alanının, dolayısıyla, birbirinden koparılmış, indirgemeci kararlar doğrultusunda işlev kazandırılması, kentsel programlar öngörülmesi ve mimarî projeler aracılığı ile biçimlendirilmeye çalışılması, genelde çağdaş kentsel gelişme stratejilerine, özelde ise, özgün yükümlülükler üstlenen Başkent Ankara’nın niteliklerine ter düşecektir;

4. Millî Komite kararlarına göre; AKM alanının bütünü, Başkent Ankara’nın, tarihsel ve siyasî yükümlülükleriyle bağdaşacak bir biçimde, Kültür ve Sanat Aksı olarak düşünülmüş, her bir bölgenin, öngörülen üst-programa uygun düşecek bir nitelikte plânlanması/tasarlanması kararı verilmiştir. Buna göre, sanat ve kültür yapılarıyla, bu yapılarla örtüşük kentsel yeşil doku (rekreasyon amaçlı peyzaj), alana ilişkin olarak yürürlüğe giren özel yasada, herhangi bir boşluk bırakmayacak bir netlikte betimlenmiştir ve yasanın tanımladığı niteliklerle örtüşmeyen önerilerin kabul edilmesi, uygulanması söz konusu değildir;

5. Bu anlamda, AKM alanının yasada betimlenen üst-programla örtüşük bir biçimde düşünülmesi, bölgelerin ise bütüncül bir biçimde plânlanması/tasarlanması gerekmektedir. Bölümlerin birbirinden bağımsız düşünülmesi, bölümler arasında gerek fizikî, gerekse programatik ilişkisizlik yaratıcı önerilere gidilmesi, Başkent Ankara ve alana atfedilen yükümlülükleri görmezden gelecek, yasal olmayan süreçleri işlevsel kılacaktır;

6. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin tasarruflarıyla üretilerek Millî Komite’ye sunulan, Birinci, İkinci ve Üçüncü Bölgelere ilişkin tekil (münferit) önerilerin, bütüncül bir görüş oluşturamadığı değerlendirilmektedir. Öncelikle Gençlik Parkı’nı içeren Üçüncü Bölge ve daha sonra da eski Hipodrom alanı olarak bilinen Birinci Bölge ve spor kompleksinin bulunduğu İkinci Bölge’ye atfen yapılan önerilerin, üst-programdan bağımsız kotarılarak Millî Komite’nin onayına sunulduğu görülmüştür. Dolayısıyla, yukarıda sınırlarını çizmeye çalıştığımız çerçeveyi dışlayan ve beraberinde, aşağıda sıralayacağımız sorunları içeren, bir dizi konuyla karşı karşıya kaldığımız değerlendirilmiştir;

7. Bütün bu gelişmelerin ışığında; Millî Komite’ce, salt Birinci ve İkinci Bölge’lere ilişkin önerilerin Teknik Komite tarafından değerlendirilmesi, Gençlik Parkı ıslah projesinin ise, onay aldığı gerekçesiyle değerlendirme dışında tutulması yönünde bir karar alınmasına karşın, yukarıda saydığımız gerekçeler nedeniyle, değerlendirme raporumuzun, her beş bölgeyi de içerecek bir bütünsel çerçevede ele alınması, hem mesleki ve etik, hem de siyasî bir zorunluluk olarak görülmüştür:

a. Birinci Bölge: Millî Komite kararlarına göre, Birinci Bölge olarak adlandırılan ve eski Hipodrom ile 1981 yılında ulusal bir mimarî yarışma sonrası elde edilen, Filiz-Coşkun Erkal imzalı Atatürk Kültür Merkezi yapısının bulunduğu kısım, Kültür ve Rekreasyon alanı olarak tanımlanmıştır. Buna göre, buraya önerilecek kentsel programın, başkentin uzunca bir süredir gereksinim duyduğu kültür ve sanat yapıları ile bu yapıları destekleyecek işlevlerle tanımlanması gerekmektedir. AKM Alanı yasasında ayrıntılı bir biçimde betimlendiği üzere; bu bölge içerisinde içerisinde, Müzeler, Opera Binası, Ulusal Tiyatro Binaları, Kongre ve Kültür Sarayı, Gösteri Merkezleri gibi doğrudan kültür ortamlarına katkı sağlayıcı mimarî programların tasarlanması ve bu programları destekleyecek diğer projelerin elde edilmesi yönünde görüş birliğine varılmıştır. Millî Komite’ce alınan bir diğer karar ise, alanın kültür ve sanat yapılarıyla birlikte rekreasyon alanı olarak tanımlanması/plânlanması/tasarlanması konusudur. Kararda, “rekreasyon”un tanımı konusunda ayrıntılı bir açıklama olmamasına karşın, projelerin Modern kentleşme ve çağdaş kent pratikleriyle bağdaşık bir boyutta düşünülmesi ve elde edilmesi, AKM Alanı’na ilişkin üst-program göz önüne getirildiğinde kaçınılmazdır.

a.a. Ayrıntılı Değerlendirme:

  • İhtilaflı olduğu gerekçesiyle, AKM yapısı belediyece yıkılmaktadır. Yapılan araştırma sonucunda, gerek proje müellifleri arasında (AKM yapısı ve Opera-Tiyatro-Gösteri Merkezi yapısı), gerekse Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile proje müellifleri arasında yasal bir sorun yaşanmadığı, taraflarca teyit edilmiştir. Bakanlık temsilcilerinin bu konudaki görüşleri, şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır;
  • Dolayısıyla, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasıyla elde edilen projenin, kültür ve daha da ötesi Atatürk’le kurduğu ilişki sorgulanmaya açıktır, projenin bu biçimiyle, siyaseten ve vicdanen sorunlu olduğunun anımsanması gerekir;
  • Benzer bir gerekçeyle, 1995 yılında ulusal bir yarışmayla elde edilen Özgür Ecevit imzalı Kültür Kompleksi de öneriden bütünüyle kaldırılmıştır. Opera Yapısı, Tiyatro Yapısı ve Gösteri Merkezi’nin olmadığı bir kültür tanımının “sorunlu” olduğunun, burada özellikle yinelenmesinde yarar bulunmaktadır;
  • Cumhuriyet tarihi ve geleneklerinde özellikli bir yer edinen ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca tescil edilen Hipodrom Binası, Ankara Büyükşehir Belediyesi önerisinde önemini yitiren bir konuma itelenmiştir. Tören alanıyla birlikte düşünülmesi gereken bu yapı, pratik anlamda törene geçit vermeyen bir çevre düzenlemesiyle (giriş çıkışların belirsizliği, yeterli mekânsal büyüklükleri içermemesi, vb) birlikte, ele alınmıştır. 1933 yılında, 10. Yıl Söylevi’nin okunduğu bu tarihi yapının, benzer bir biçimde müze programıyla donatılması gerekmektedir;
  • Söz konusu peyzajın niteliksel gücü, tartışmaya açıktır. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce görevlendirlen müellifin önerisinde, farklı büyüklük ve biçimlerdeki su kütlelerinin, Birinci Bölge’nin programını destekleyen ve diğer bölgeleri de birbirine bağlayarak düzenleyen bir yapıda olmadığı görülmektedir. Salt estetik ve beğeni düzeyinde ele alınan bu tür bir yaklaşımın, Modern kent plânlama ve mimarî tasarıma ters düştüğünün, burada özellikle belirtilmesi gerekmektedir.
  • Benzer bir biçimde, yeşil ve yapay alan olarak belirtilen önerilerin de, bütüncül bir tasarım anlayışından çok parçacı ve tekilci bir yaklaşımla ele alındığı görülmüştür. Üstelik bu parçacı önerilerin, işlevsel olmadığı da savlanabilir. Örneğin, büyük su kütlesinde bir ada gibi tasarlanan ve açık-amfi olarak öngörülen odak noktasında, binlerce yayanın aynı anda nasıl giriş-çıkış yapacağı ve dolaşımın nasıl sağlanacağı türünden temel sorunların çözümsüz bırakıldığı görülmüştür. Bir diğer parçacı öneri de ise, Türk Sokağı adıyla tasarlanan ve yaklaşık 1 km’lik yolun ne olduğu ve nasıl işlevlendirileceği bilinmemektedir. Türk sokağından ne anlaşıldığı ise, daha da önemli bir sorundur; eğer öykünülen, Türk olduğu varsayılan evleri (bu konu akademik anlamda sorunludur, dolayısıyla kolaycı kabullerden kaçınılması gerekmektedir) ya da geleneksel kent pratiklerini burada yeniden yaşatmaksa, bunun hem kültürel hem de mimarî anlamda çağdışı olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu tür uygulamaların AKM Alanı’nı bir Kültür Aksı’ndan çok, Disney Land benzeri bir eğlence merkezine (Amusement Park) indirgeyecektir ki, bu tür tasarıların, Millî Komite’nin kararlarıyla ters düşeceği özellikle anımsanmalıdır;
  • Tarafımızca sorunlu olarak görülen bir diğer unsur da, rekreasyon tanımına ilişkindir. Modern rekreasyon kavramını adeta yok sayarak, kentsel pratikleri basite indirgeyen bu yaklaşımda, önerilen kapalı mekânların ağırlıklı olarak su kenarı “çay bahçeleri”, “gazino” veya “balık lokantası” olduğu görülmüştür. Bu tür kentsel etkinliklerin önemli olduğu bilinmekle birlikte, Kültür Aksı olarak düşünülen bir alanda, anılan rekreatif etkinliklerin, evrensel kültüre ne tür katkıda bulunacağı kuşkuyla karşılanmaktadır. Önerilen peyzaj bu anlamda, ancak, popüler nitelikli kentsel pratikleri öne çıkarmakta, çağdaş metropollerde özlenen “rekreasyon” tanımana denk düşmemektedir;
  • Ankara Büyükşehir Belediyesince önerilen projede yer alan ve kapalı mekânları içeren devasa yapının ise, ne tür bir program içerdiği anlaşılamamıştır. Tanımsız ve içi her an başka işlevlerle doldurulabilecek yapıların, özellikle bu tür özellikli projelerde tehlike oluşturacağı bilinmektedir. Yazılı yasal çerçeveye karşın, tanımsız yapıların zamanla başlangıç amaçlarından uzaklaştığı ve yozlaştığı görülmüştür. Dolayısıyla, kültür sanat programlarını desteklemeyen oluşumların, plânlamanın ilk aşamalarında denetim altında tutulması gerekmektedir.

b.b. Ayrıntılı Öneriler:

  • Ulusal mimarî yarışma sonrası elde edilen Atatürk Kültür Merkezi, zaman içerisinde merkezi idarenin gerekli özeni göstermemesi sonucu, asıl programından uzaklaşarak, yarışmaya çıkış amacına ters düşen işlevler edinmiş, dolayısıyla bir kültür yapısı niteliğini bütünüyle yitirmiştir. Buna göre, yapının yıkılması yerine, yeniden programlandırılması ve işlev kazandırılması (Cumhuriyet Tarihi ve Devrimleri Müzesi, vb.) ve gerekli bütçenin merkezi yönetimce sağlanarak, yapısal ve estetik sorunların ivedilikle giderilmesi gerekmektedir. Ulusumuzun kurucusu Atatürk’ün adına atfen, Başkente kazandırılan bu merkezin bugünkü görünümünün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir “ayıbı” olduğunun bilinmesi gerekmektedir;
  • 1995 tarihli Ulusal Mimarî yarışma sonrası elde edilen Kültür Kompleksi projesinin, Birinci Bölge’ye ivedilikle kazandırılmasında yarar bulunmaktadır. Ulusal Opera Yapısı, Ulusal Tiyatro Yapısı ve Gösteri Merkezi Yapısını içeren bu kompleksin, yukarıda açmaya çalıştığımız ve Ankara’nın gereksinim duyduğu kültür ve sanat yapılarını Türkiye Cumhuriyeti Başkentine kazandırması nedeniyle, öncelikli olduğunun bilinmesi gerekir. Sanal “ihtilâfların” gerekçe gösterilerek, birinci Bölge’nin kültür sanat programından uzaklaştırılmaya çalışılması, AKM Alanı’nın kültür başkentleriyle yarışabilecek niteliğini bütünüyle zedeleyecek, Başkenti herhangi bir kente indirgeyecektir. Unutulmamalıdır ki, bu tür olası ihtilâflar üzerinden kısır siyasî söylemlerin ötesinde, savlanan ihtilafları çözüme kavuşturmak, devletlerin aslî görevleri arasındadır;
  • AKM ile Kültür Kompleksinin bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, her iki projenin müellifinin bir araya getirilerek, yeniden programlanmış AKM yapısıyla, Kültür Kompleksinin hem fiziksel hem de programatik uyumunun sağlanmasına çalışılmalıdır;
  • AKM ile Kültür Kompleksinin uyumunu sağlayacak bir diğer önemli unsur da, kültür mekânlarını besleyecek açık alanların tasarlanmasıdır. Kültür yapıları içerdikleri programları, hem kapalı/iç hem de açık/dış mekânlarda sürdürmek zorundadır; dolayısıyla, açık alanların, peyzajın tasarlanmasının aşama ve süreçlerinde, kültür sanat yapılarının programlarının doğrudan düşünülmesi, örneğin kapalı alanlarda devam eden bir serginin ve/veya kongre etkinliğinin, dış alanlarda da sürdürülebileceğinin göz önüne getirilmesi gerekmektedir;
  • Modern kentlerin içerdiği en önemli niteliklerden bir tanesi de, kentsel park olarak adlandırılan kesif yeşildir (doğal unsurlarla tasarlanmış peyzaj). Kentsel parklar genelde, salt estetik bir arayışın ötesinde, çağdaş kentlinin rekreatif ortamlara her daim etkin katılımını sağlamaktır. New York’ta Central Park, Berlin’de Tiergarten ve Paris’te La Villette örneklerinde yaşatıldığı üzere, bu tür kentsel parklar hem günümüz sorunlarını (çevresel kirlilik sosyal çatışma ve kültürel ayrışmalar) biteviye üreten metropollerin nefes alanları, hem de en saygın kentsel noktalarıdır;
  • Dolayısıyla, önerilecek peyzaj tasarımının, yukarıdaki nitelikleri içermesi beklenmelidir. Önerimiz, alanın “kesif yeşil” olarak düzenlenmesi ve “Atatürk Korusu” olarak adlandırılmasıdır. Peyzaj tasarımı için Uluslararası Mimarî Yarışmaya çıkılmasıyla elde edilebilecek projenin, hem Başkent hem de Türkiye’nin plânlama ve tasarım dünyasındaki saygınlığını arttırıcı bir unsur olacağı düşünülmelidir.

b. İkinci Bölge: Millî Komite kararlarında İkinci Bölge, “Spor ve Rekreasyon Alanı” olarak belirlenmiştir. Bu tür bir kararın alınmasında, mevcut spor yapıları ile, 1940’lardan beri aynı alanda etkinliklerine devam eden kulüplerin varlığı etken olmuştur. Rekreasyon destekli spor etkinliklerinin, kentsel pratikler arasında ayrıcalıklı bir yer edindiği doğru bir saptamadır; öte yandan, Ankara’nın günümüz koşulları altındaki öznel durumu ve spor etkinliklerinin gereksinim duyduğu gelişmiş/donanımlı çağdaş mimarlık göz önüne getirildiğinde, İkinci Bölge’ye ilişkin bu kararın yeniden irdelenmesinde yarar bulunmaktadır: Bu bağlamda, mevcut spor yapılarının durumu, kentsel konumu ve kapasitesi ile spor etkinliklerinin yoğunluğu yeniden yorumlanmalıdır:

a.a. Ayrıntılı Değerlendirme:

  • Ankara Büyükşehir Belediyesince önerilen projede mevcut spor yapıları korunurken, bölgenin kapasitesi ilâve 10.000 kişilik yeni bir kapalı spor salonu ve çalışma amaçlı diğer spor salonları ile arttırılmaktadır. Ancak mevcut spor salonlarının, sınırlı bir potansiyele sahip alanı çok uzun bir süredir zorladığı, öncelikli olarak da kent içi trafik ve park sorunu yarattığı bilinmektedir. Ek spor salonları ile bu sorunun katlanarak büyüyeceği düşünülmektedir;
  • Spor salonları binlerle ifade edilen büyük seyirci kitlesini barındıran dolayısıyla, sınırlı zaman aralıklarında kitlesel kent içi hareketleri (yaya, toplu taşım, özel ulaşım, vb.) zorunlu kılan mimarî tiplerdir ve sıkışmış düğüm noktalarından çok, toplu ulaşım, park ve konaklamanın çağdaş standartlarda çözülebileceği geniş alanlara gereksinim duymaktadır. Oysa, İkinci Bölge’de bulunan mevcut spor salonlarının bu tür bir çözüme olanak tanımadığı görülmektedir; dolayısıyla benzer bir sorunun, önerilen ek spor salonları için de geçerli olacağının bilinmesi gerekmektedir;
  • Özellikle, önerilen 10.000 kişilik yeni spor salonunun, Ankara Garı kavşağında konumlandırıldığı ve ulaşımın tümünün de, bu kavşak aracılığı ile çözümlenmeye çalışıldığı tespit edilmiştir. Bunun kentin söz konusu noktasına ek bir yük getireceği burada bir kez daha yinelenmelidir. Gençlik Parkı ve Kültür alanı olarak ayrılan Birinci Bölge arasına bu tür bir etkinliğin, dolayısıyla yoğunluğun getirilmesi son derece sakıncalıdır;
  • 1940’lı yıllarda İtalyan mimar Viotti tarafından Ankara’ya kazandırılan ve Cumhuriyet kültürümüzde ayrıcalıklı bir yer edinen 19 Mayıs Stadyumu’nun bu bağlamda, yeniden düşünülmesinde yarar bulunmaktadır. Mimarlık tarihimiz açısından da özellikli olan bu yapının, zaman içerisinde ekleme ve onarımlarla özgün mimarî niteliklerinden uzaklaştığı bilinmektedir. Bunun ötesinde yapının, 4 milyona erişen kentin spor etkinliklerine yeterince cevap veremediği de görülmektedir. Bu nedenle, yapının restore edilerek, özgün konumuna kavuşması ve niteliğinin arttırılması öncelikli bir konu olmalıdır;
  • Mimarî niteliği olmayan ve gereksinimleri minimum düzeyde sağlayan baraka spor salonlarının, Kültür Aksı olarak düşünülen AKM Alanı’na bir fayda sağlayamadığı; tam tersine, alanın amaçlanan çerçevesine ters düştüğü gözlemlenmektedir;
  • İkinci Bölge’ye barakalaşarak eklemlenen ve kimi kamu kurumları ile ticarî işlevleri barındıran yapıların (Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü, HAVAŞ, vb.), bölgenin niteliğini bozduğu ve AKM Alanı’nın bütüncül programını yozlaştırdığı düşünülmektedir;
  • Bu bölgede yer alan 19 Mayıs Spor ve Tenis Kulübünün tarihsel konumu dikkate alındığında, bu kompleksin de onarım ve restorasyon çalışmalarına gereksinimi bulunduğu savlanabilir;
  • Ancak daha da önemli bir sorun, Cumhuriyet Tarihimiz içerisinde ayrıcalıklı bir yer edinen ve Türk Havacılığı’nın kitlelere sevdirilmesi amacıyla bir tür kentsel anıta dönüşen “Paraşüt Kulesi” ile yine, Cumhuriyet tarihimizin önemli bir evresini belgelemesi maksadıyla kente kazandırılan “Kore Savaşı Şehitleri Anıtı”yla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Her iki “Anıt Yapı”nın, gerek bölge içerisindeki konumlarının gerekse çevresel düzenlemelerinin zayıflatılması nedeniyle, tarihsel önemlerini yitirdiği, sıradan yapılara indirgendiği bilinmektedir;
  • Özetle, İkinci Bölge’nin niteliksel olarak ciddi bir zafiyet içerisinde olduğu görülmektedir.

b.b. Ayrıntılı Öneriler:

  • Birinci Bölge ve İkinci Bölge arasında oluşan “ulaşım koridoru”, hızlı ve yoğun bir araç trafiğini beslemesi nedeniyle, AKM alanının bütüncül bir programla plânlanması/tasarlanmasına engel olmaktadır. Bu maksatla, bölgeler arasındaki fizikî engelin giderilmesi, araç trafiğinin “alt-geçit” aracılığı ile sağlanarak, her iki bölge arasında programatik ilişki ve kesintisiz yaya ulaşımının oluşturulması, öncelikli bir konu olarak değerlendirilmelidir;
  • İkinci Bölge’ye ulaşıldığında, yaya ulaşım aksının Kore Savaşı Şehitleri Anıtı ve Paraşüt Kulesi (yeniden tasarlanan “Türk Hava Kurumu Tarihi Müzesi” ekiyle birlikte) ile desteklenerek beslenmesi, önemli bir plânlama kararı olarak görülmelidir;
  • 19 Mayıs Stadyumu restore edilerek, “özgün” mimarî niteliklerine ivedilikle kavuşturulmalıdır; ayrıca, 19 Mayıs Spor ve Tenis Kulübü kompleksinin de, benzeri bir süreçten geçirilmesi önerilebilir;
  • Baraka spor salonları ile barakalaşarak eklemlenen diğer bütün yapıların, İkinci Bölge’den gecikmeksizin kaldırılması gerekmektedir;
  • Bu noktada, ortaya çıkacak spor alanları gereksinimi göz önüne alındığında, Ankara’nın bütüncül düşünülmüş bir spor kompleksini, yukarıda değindiğimiz nitelikleri içerecek biçimde, bünyesinde barındırması gerekmektedir. Başkent’in uluslararası, büyük ölçekli spor oyunlarına ev sahipliği yapabilmesi için, parçacı değil, bütüncül bir projeye ihtiyacı vardır ve bu ancak, “Ankara Olimpiyat Köyü” benzeri spor yerleşkeleriyle giderilebilir. Bu yerkeşkelerin, bir kültür aksı olarak öngörülen AKM Alanı içerisinde olamayacağı ise, İkinci Bölge’nin sınırlı büyüklüğü ve kentsel konumu göz önüne getirildiğinde tartışmasızdır;
  • İkinci Bölge’nin niteliğini yozlaştıran ve çağdaş spor etkinliklerinin gereksinimlerine cevap veremeyen spor salonu ve diğer baraka yapıların kaldırılmasıyla elde edilecek alanın, Birinci Bölge için önerdiğimiz süreç ve yöntem aracılığıyla kentsel parka (Atatürk Korusu) dahil edilmesi önemli bir plânlama kararı olmalıdır. Bölgeler arası bütüncül bir programın kurulabilmesi için, bu tür bir yaklaşımın öncelikli olduğu, burada özellikle teyit edilmelidir.

c. Üçüncü Bölge: AKM alanı Üçüncü Bölge, tarihsel niteliği nedeniyle “Gençlik Parkı Rekreasyon Alanı” olarak tanımlanmıştır. Gençlik Parkı, Erken Cumhuriyet Tarihimizin en önemli kentsel projelerinden bir tanesidir; Gençlik Parkı, 1920’lı yıllardan başlayarak süregelen, Modern kent plânlama kararları doğrultusunda, Başkent Ankara’ya kazandırılan öncül “kentsel park”lardan bir tanesidir ve gerek ölçeği gerekse barındırdığı programı nedeniyle, salt mekansal bir müdahalenin ötesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uygulamaya koyduğu sosyal projelere karşılık gelmektedir. Bu bağlamda, Gençlik Parkı’na atfen Büyükşehir Belediyesinin üstlendiği sorumluluk ve siyasî iradenin, kısmen olumlu olduğunun, burada belirtilmesi gerekir.

a.a. Ayrıntılı Değerlendirme:

  • Ankara Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarında da belirtildiği gibi, Gençlik Parkı uzun süreli ihmal ve hatalı işlev kazandırma sonrası, kentsel çöküntü alanına dönüşerek, kuruluş amacından sapmıştır. Bu nedenle ıslah projelerinin uygulamaya konulması bir zorunluluktur. Ancak,
  • Islah projesinde yer alan ve Gençlik Parkı’nın özgün projelendirmesini köktenci bir biçimde zorlayan uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Örneğin, gerek kitlesel etkisi (bir futbol sahası ölçülerinde) gerekse öngörülen programı bağlamında projede yer alan “Hayvanlar Alemi ve Tabiat Tarihi Müzesi”nin Gençlik Parkı sınırları içerisinde uygulanmasının nedenselliği anlaşılamamıştır. Üstelik AOÇ arazisinde yer alan ve geliştirilip çağdaş ölçütlere uygun bir yeniden-yapılanmayı bekleyen Ankara Hayvanat Bahçesi’nin varlığına karşın, yapay hayvanların bulunduğu ve mekanik düzeneklerle hareket eden sahteci bir hayvanlar alemi kurgusunun mantıksal doğrulamasını yapabilmek olası değildir. Kaldı ki, önerilen yapının programından kaynaklanan büyüklük, Gençlik Parkı’nın bildik doğal/yumuşak dokusunu örseleyecek boyuttadır;
  • Hatalı uygulamalar sonrası, parkın genel amacını örseleyen bir diğer gelişme de Lunapark ve yakın çevresi olmuştur. Ancak, Büyükşehir Belediyesince sunulan projede de, aynı alan üzerinde benzer bir yapılanmanın izlerine rastlanmıştır. Değişik isimlerle anılmasına karşın (Bilim ve Teknoloji Parkı, vb.) denetimsiz bırakılan bu alanın zamanla Lunapark’laşarak, Gençlik Parkı’nı dolaylı yollarla etkileyebileceği düşünülmektedir.

b.b. Ayrıntılı Öneriler:

  • Gençlik Parkı’nın tarihsel önemi nedeniyle, aslına uygun projelendirilmesi, gereksiz eklemelerden ve ağır yapılaşmalardan kurtarılması, Ankara kentine yapılacak önemli bir katkı olarak görülmektedir;
  • Bu maksatla, Hayvanlar Alemi ve Tabiat Tarihi Müzesi projesinin ivedilikle gündemden düşürülmesi, kanımızca uygun düşmektedir;
  • Yapılan araştırmalar sonucunda, Lunapark benzeri eğlence alanlarının, Gençlik Parkı’nın kuruluş amaç ve hedeflerine ters düştüğü gerekçesiyle, özgün öneride yer almadığı anlaşılmıştır. Yerel yönetimlerin farklı beklenti ve hedefleri doğrultusunda, Lunapark zamanla Gençlik Parki’na eklenmiştir;
  • Dolayısıyla, Lunapark benzeri işlevlerin, Gençlik Parkı’nın genel programına denk düşmeyeceğinin bilinciyle, bu tür önerilerin denetim altında tutularak, mekânsal anlamda olabildiğince sınırlandırılmasında yarar bulunmaktadır. Mevcut Lunapark’ın ise, Üçüncü Bölge’den ivedilikle çıkarılarak, kentin başka noktalarında plânlanan “Eğlence Parkları”na taşınması düşünülmelidir,
  • Gençlik Parkı içerisinde bulunan ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca tescil edilen noktasal yapıların, projelendirme aşamalarında asıllarına uygun düşecek biçimde restore edilip, işlev kazandırılması gerekmektedir. Örneğin, Doğu Kapısı ve Polis Noktası özellikli yapılardır ve parkın bütüncül kimliğinin korunabilmesi için, bu tür tarihi yapılara özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir;
  • Gençlik Parkı’nın olabildiğince doğal bir örtü sunan, kentsel bir park olduğunun göz ardı edilmemesi, bu maksatla da, çevrenin doğal niteliğini ön plâna taşıyan, buna karşılık çay bahçesi, gazino türü ek yapıları asgarî düzeyde tutan bir mimarî anlayışla ıslah edilmesi önerilmektedir;
  • Gençlik Parkı’nın diğer AKM bölgeleriyle olan fiziksel ve programatik ilişkisinin öncelikle kurulması gerekmektedir. Ankara Garı’ndan başlayarak Ulus Meydanı’na kadar uzanan İstasyon Caddesi, Erken Cumhuriyet Dönemi’ne ait en önemli kentsel unsurlarından bir tanesidir ve doğal olarak, AKM Birinci ve İkinci Bölgelerini ayrıştırmaktadır. Bununla birlikte, aynı yolun bir “bağlaç” olarak düşünülmesi de olasıdır; dolayısıyla, araç trafiğinin sınırlandırılarak, yaya öncelikli bir düzenlemeyle, bölgelerarası geçisin kuvvetlendirilmesi önerilebilir. Bu yoldaki mevcut yeşil örtünün özellikle korunmasında yarar vardır;
  • Bu aşamada, Ankara Garı kavşağının, İkinci ve Üçüncü Bölgeleri birbirine bağlayan bir diğer önemli kentsel unsur olduğunun da anımsanması uygun olacaktır. Bu çerçevede, mevcut kavşağın kentsel bir odak noktasına, “meydana” dönüştürülmesi ve İstasyon Caddesi’nin, bu meydanla ilişkilendirilmesi önerilebilir.

d. Dördüncü Bölge: Millî Komite kararlarında, Dördüncü Bölge’nin Kültür ve Rekreasyon Alanı olarak plânlandığı görülmektedir. Atatürk Bulvarı ile sınırlanan ve mevcut kültür ve eğitim yapılarıyla (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Yapısı, Opera Binası, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Binası, Etnografya Müzesi ve Türkocağı Binası, vb.) ilişkilenen Dördüncü Bölge’nin ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu savlanabilir.

a.a. Ayrıntılı Değerlendirme:

  • Bütün bunlara karşın, bölgenin bugüne değin öngörüldüğü biçimde plânlanarak gereksinim duyulan yapılarla donatılmaması, büyük bir eksiklik olarak görülmektedir. Diğer devlet kurumlarının talepleri doğrultusunda bölgenin parçacı bir biçimde tahsisi (Ankara Adliye Saray, vb) ise, Millî Komite kararlarına ters düşmekte, alanın Kültür Aksı niteliğini zayıflatmaktadır;
  • 1992 yılında açılan ulusal bir yarışmayla elde edilen, Semra-Özcan Uygur imzalı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Binası’nın, bütün uğraşlara karşın uygulama aşamasında sürüncemede kalması, Başkent Ankara’yı çok önemli bir kültür yapısından yoksun bırakmaktadır. Atatürk’ün direktifleriyle kurulan ve “Cumhurbaşkanlığı Makamı” ile özdeşleşen orkestranın, modern donanım ve mimarî altyapıya sahip olması, salt Ankara’ya değil, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne bir kazanç olarak değerlendirilmelidir. Bu anlamda, son 13 yıldır malî nedenlerle engellenen uygulamanın bugünkü görünümü, devletin bir ayıbı olarak görülmektedir;
  • Benzer biçimde, Ankara’nın Çağdaş Sanatlar Müzesi yapımının da sürüncemede kaldığı bilinmektedir. Dördüncü Bölge’de bulunan TCDD bünyesindeki demiryolları bakım atölyelerinin, sanat müzesine dönüştürülmesi konusundaki bütün gayretlere karşın, bu projenin her daim ikincil plâna itilmesi, ciddi kaygıları da beraberinde getirmektedir. “Ankara Modern” adıyla anılabilecek ve Başkentte, çağdaş Türk sanatçılarının çalışmalarına ev sahipliği yapabilecek bu yapının tamamlanabilmesinin, merkezi otoritenin sorumluluğunda olduğunun bilinmesi gerekir;
  • Her iki kültür yapısının süregelen inşaat faaliyetleri, bölgenin çevresel düzenini de olumsuz yönde etkilemektedir. Dördüncü Bölge’nin ciddi bir peyzaj sorunu olduğu da açıktır.

b.b. Ayrıntılı Öneriler:

  • Birinci, İkinci ve Üçüncü Bölgeler için önerilen ve ayrıntılı bir biçimde çerçevesi çizilen çevresel düzenlemenin, Dördüncü Bölge için de geçerli olduğunun bilinmesi gerekir. Bütüncül bir peyzaj düzenlemesine gereksinim vardır ve adı geçen kültür yapılarının da, tasarlanacak Atatürk Korusu içerisinde eritilmesi düşünülmelidir;
  • Ankara Modern, salt bu bölgenin değil, Başkent Ankara’nın en önemli kültür projesidir. Cer atölyelerinden restore edilerek dönüştürülecek Çağdaş Sanatlar Müzesi, tarihi bir yapıda çağdaş sanat etkinliklerinin büyük kitlelere (sanatsever kentliye) ulaştırılmasını amaçlamaktadır. Bu yapının, başkentin “prestij” noktalarından biri haline getirilmesi gereği ortadadır;
  • Bununla ilintili olarak, uluslararası festivallere ev sahipliği yapmakla birlikte, bu tür etkinliklerin gereksinim duyduğu modern yapıların eksikliğini ciddi bir biçimde hisseden Ankara’ya, CSO Binası’nın da ivedilikle tamamlanarak kazandırılması, merkezi otoritenin öncelikli projelerinden birisi olmalıdır;
  • Kültür kurumları dışındaki farklı organlara, bölgenin parçalanarak tahsisi işleminden kaçınılmalıdır. Aksi halde, emsal teşkil edecek arazi tahsisleri, Kültür Aksı oluşumuna olumsuz etki yapacaktır.

e. Beşinci Bölge: Tarihi kent merkezi Ulus’ta yer alan ve Erken Cumhuriyet Dönemi yapılarını barındıran bu bölgenin de, bütüncül bir plânlama ve kentsel program bağlamında ele alınmasında yarar vardır.

a.a. Ayrıntılı Değerlendirme:

  • Ulus Tarihi Kent Merkezi, salt Ankara’nın tarihi gelişimi anlamında değil, Türkiye Cumhuriyeti siyasî ve sosyal tarihi bağlamında da ayrıcalıkla bir konuma sahiptir. Antik dönemden başlayarak, Selçuklu, Osmanlı ve sonunda Cumhuriyet tarihinin en önemli kentsel-mimari unsurlarını barındırması, bu bölgenin bir bütün olarak düşünülmesini zorunlu kılmaktadır;
  • Kale ve çevresinden başlayarak, batıda İstasyon Caddesi’ne ulaşan, güneyde ise Atatürk Bulvarı’na eklenerek Yenişehir’e bağlanan eski kent merkezi, bu anlamda Başkent Ankara’nın oluşum sürecinin de en önemli halkalarından bir tanesidir;
  • Tarihi gelişimi anlamında, Ulus Meydanı’nın (Taşhan) Beşinci Bölge’ye eklemlenmesi, özellikle bütüncül bir plânlamaya erişilebilmesi için zorunluluktur. Ulus Meydanı’nı çevreleyen ve Cumhuriyetin iktisadi ve sosyal gelişimini belgeleyen yapıların (Akbank/Eski Lozan Palas, 1920; Türk Vakıfları Araştırma Merkezi/ilk Etibank, 1935; Ankara Hali, 1937; Ankara Belediyesi Ticaret Evi, 1947; Ulus Meydanı İşhanı, 1954; Modern Çarşı, 1957; Anafartalar Çarşısı, 1967; Ankara Ulus Meydanı Çarşı ve Büro Binaları, 1967; vb.), bütüncül bir programla ele alınması gerekmektedir;
  • Sonuç olarak, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamına giren bütün bu mimari unsur ve genelde kent merkezinin, yukarıda tanımlamaya çalıştığımız üst-program bağlamında yeniden değerlendirilmesi tarafımızca önerilmektedir;
  • Ancak, Beşinci Bölge’ye ilişkin somut sorunların da, bu noktada, belirtilmesinde yarar vardır:Birinci Millet Meclis Binası’ndan başlayarak, tarihi Sayıştay Binası’yla devam eden ve İkinci Millet Meclisi Binası’yla sonlanan aksın, kavşak ve daha da ötesi dolmuş duraklarıyla ilişkisi son derece sorunludur. Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık eden ve gerek siyasî gerekse mimarî anlamda son derece önemli olan bu yapıların, yakın çevresiyle kurduğu ilişkinin yeniden yorumlanmasına gereksinim vardır;
  • Aynı bulvarda yer alan bir diğer tarihi yapı Ankara Palas’ın da, içerdiği benzer sorunlar nedeniyle, yakın çevresiyle birlikte yeniden yorumlanması doğru olacaktır;
  • Kısacası, bu tarihi kentsel alanın hızlı ve yoğun araç trafiği ve ticarî araç duraklarıyla biçimlendirildiği, buna bağlı olarak da, bölgenin mekânsal ve kültürel niteliğini baskılayan kentsel pratiklerin ön plâna taşındığı görülmektedir.

b.b. Ayrıntılı Öneriler:

  • Adı geçen tarihi yapıların yeniden değerlendirilmesinde, tekilci bir anlayıştan çok, kentsel bağlamı ön plâna taşıyan yaklaşımlardan hareket edilmesinde yarar görülmektedir;
  • Bu nedenle, Ulus Meydanı ve Anıtı’ndan başlayarak, İstasyon Caddesi ve Ankara Garı Kavşağı’na uzanan araç ve yaya aksı, tarihi yapıları ve noktaları birbirine bağlayan kentsel bir unsura dönüştürülmelidir;
  • Denetimli araç ve yoğun yaya trafiği ile sağlanacak “kentsel koridorun”, “Müze Adası” (Museum Island) olarak düşünülebilecek Beşinci Bölge’nin omurgası olarak çalışması olasıdır ve her bir tarihi yapının bu omurga aracılığı ile beslenmesi düşünülebilir;
  • Bu omurganın başlangıç noktası, Tarihi Kent Merkezi Planlamasına uygun bir biçimde düşünülmesi gereken Ulus Meydanı, bitiş nokrası ise Ankara Garı Kavşağı’dır. Yaklaşık 1 km’lik bu omurganın, yukarıda özetlemeye çalıştığımız programın ve Atatürk Korusu’nun önemli bir parçası olarak, genel planlama kararları bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir;
  • Özellikle yinelemek gerekirse, bu bağlamda önerilecek omurganın, Ulus, Tarihi Kent Merkezi Planlama Kararları’yla örtüşük olmasına özen gösterilmelidir.

8. Sonuç Değerlendirme:

  1. Yöntem: Burada sorunlu olarak görülen konu, salt son-ürünün niteliği değil, proje edimi sürecinin yöntem ve araçları üzerinedir. Bütün bir kenti ilgilendiren bu denli büyük projelerin, kamuoyundan, bilim kurumlarından ve meslek odalarından bağımsız düşünülmesi ve üretilmesi, sağlıksız çevrelerin oluşumunun asal nedeni olarak değerlendirilmelidir. Büyük ölçekli yatırımlar gerektiren bu tür niyetlerin, öncelikle kamu yararı gözetmesi ve şeffaf, demokratik ortamlarda ve daha da ötesi, konuya müdahil bütün unsurların katılımıyla tartışılması gerekmektedir. Böylesi bir süreç sonrası oluşacak yöntem ve araçlar, sağlıklı projelerin ediniminin de yolunu açacaktır. Buna bağlı olarak, AKM Alanı’na ilişkin diğer önerilerimizi sıralarsak:
  2. Kültür Aksı: Sonuç olarak, kentin bu bölgesi için yarım yüzyıldır öngörülen “Ankara Kültür Aksı”nın, beş bölgeye eş zamanlı olarak ve bütüncül bir planlama ile kazandırılması olasıdır ve bu noktada, salt devletin katkısı kadar, Başkent Ankara’nın özel konumuna inanmış siyasî irade ve niyete de gereksinim vardır;
  3. Sanat ve Kültür Yapıları: 1981 yılında Millî Komite kararı sonrası, ulusal yarışmayla elde edilen Atatürk Kültür Merkezi projesi, “Ankara Kültür Aksı” niyet ve kararını doğrular niteliktedir. Dolayısıyla öngörüldüğü biçimiyle, 1992 yılında ulusal yarışmayla elde edilen Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası yapısı ve 1995 yılında ulusal yarışmayla elde edilen opera/tiyatro/gösteri merkeziyle, Cer Atölyelerinin restorasyonuyla elde edilmeye çalışılan Ankara Modern/Çağdaş Sanatlar Müzesinin de, AKM alanına hızla kazandırılması ve bütün sanat/kültür yapılarını destekleyecek bir biçimde kentsel parkın AKM alanına eklemlenmesi gerekir;
  4. Yeşil Doku/Kentsel Park (Atatürk Korusu): Ankara’nın gereksinim duyduğu bir tür kentsel koruya dönüşebilecek peyzaj düzenlemesinin de, diğer mimari unsurlar gibi ulusal ve/veya uluslararası bir yarışmayla elde edilmesi düşünülmelidir;
  5. Spor Alanları ve Olimpiyat Köyü: İkinci Bölge’ye atfedilen spor programının, bölgenin kapasitesi ve kentsel konumu nedeniyle iptal edilerek, restore edilmiş tekil yapılar ve kesif peyzaj yardımıyla, kentsel parka dönüştürülmesi uygundur. Bu noktada, Ankara’nın Olimpiyat Köyü benzeri çağdaş donanımlı, nitelikli spor yerleşkelerine, kentin uygun noktalarında gereksinimi olduğu özellikle anımsanılmalıdır;
  6. Atatürk Orman Çiftliği: Ankara’nın en önemli kazanımlarından birisi olarak değerlendirilen, ancak zaman içerisinde farklı nedenlerle örselenen Atatürk Orman Çiftliği’nin de, bu gelişmeler ışığında yeniden düşünülerek, öngörüldüğü biçimiyle devlet denetiminde kamu yararına kullanıma açılması ve dolayısıyla AKM Alanı’na eklemlenmesi gerekmektedir. AOÇ ve AKM alanlarının bütüncül bir çerçevede yeniden planlanarak kamu yararına kullanımı, Ankara’yı çok uzun bir süredir hak ettiği çağdaş başkent konumuna getirecektir. Bu noktada devletin tüm organlarının ve özellikle siyasî iradenin, yasada belirtilen amaca uygun niyet ve kararlılıklarını beyan etmesi tarihi bir sorumluluktur.**

Notlar

*2005 yılında kaleme alınan Rapor, fasılalarla ve sayısız kez farklı ortamlarda gündeme taşınmıştır. 2014 yılında yeniden siyasi bir meseleye dönüşen AKM sürecine müdahil olan ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyelerinin serbest erişimi amacıyla, tarafımca hazırlanan bu metnin/Rapor’un bir kez daha yayımlanmasını uygun gördüm.

**Bu rapor, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin talebi üzerine hazırlanmış ve 2005 yılı içerisinde Şube Yönetimine sunulmuştur. AKM alanlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin süreçlere taraf olan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, konuyu ayrıntıda ve öneri geliştirerek tartışmaya açmayı amaçlamış, bu maksatla bir raporun hazırlanarak, kamuoyu ile paylaşılmasını hedeflemiştir. Yakın dönemde yeniden ivme kazanan ve AKM alanlarını da kapsamı içerisine alan kentsel dönüşüm projeleri göz önüne getirildiğinde, 2005 yılında kapsamlı raporlar aracılığı ile, durumu sağlıklı ve akılcı bir biçimde tahlil etmeye yönelik bu tür araştırma ve önerilerin hazırlanması yönünde, oda nezdinde yürütülen siyasetin ne denli doğru olduğu görülmektedir. Bugün gelinen son kertede, kentsel dönüşüm kisvesi altında kent toprakları toplumsal fayda gütmeyen, kısır imar hareketleri ile baskı altına alınmış ve bunun sonucu, kimi kentsel nitelikler hızla erimeye başlamıştır. Ankara kentinin merkezinde kalan AKM alanlarının da, bu tür siyasi baskılardan kurtulması artık olası değildir; aradan geçen yaklaşık 7 yıl, bu talihsiz ancak bir o kadar da kentli haklarını hiçe sayan böylesi bir gelişmeyi önleyememiş, tam tersine, yasallığı olan ancak kamu nezdinde meşruiyeti sorgulanır bir süreci ve yönetim anlayışını kuvvetle işlevsel kılmıştır. Gelişmeler ışığında yeniden irdelendiğinde rapor, 7 yıl önce, meslek örgütünce duyulan kaygıların ne denli doğru ve isabetli olduğunun teyidi gibidir: O dönem içerisinde yapılan tarihsel ve güncel tahliller sonucu AKM alanlarının, kamusal fayda adına kente kazandırılması talep edilmekte, basit ideolojik sapmalardan kurtarılmış bir dil ve anlayış ile, kent mekanlarının toplumcu bir yaklaşımla ve ivedilikle, kentlilere iadesi istenmektedir. Kısacası bu rapor, meslek örgütümüzün uzun erimli ve öngörülü yaklaşımını temsil eden sayısız örneklerden bir tanesidir ve ne yazık ki, diğer rapor ve benzeri araştırmalar gibi, ilgili siyasi aktörler tarafından dikkate alınmayarak, arşivlere terk edilmiştir. Aradan geçen yaklaşık 7 yıl sonra raporun, kentsel dönüşüm yasası ile yeniden alevlenen tartışmalara eşlik etmesi ve özellikle AKM alanlarının yakın tarihini yeniden anımsatmak amacıyla meslek örgütümüzün özel sayısında yer tutması, hem mesleki ve hem de akademik anlamda manidardır. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm yasası altında talan edilmek üzere olan AKM alanları konusunu, ısrarla gündemde tutmaya çalışan meslektaşım Sayın Elvan Altan Ergut’a müteşekkirim.

About gasmekan

http://archweb.metu.edu.tr/

Discussion

No comments yet.

Leave a comment

Monthly Taxonomy

Categories